Kanada'ya geldikten tam iki hafta sonraydi
bayram, ramazan bayrami...
Sanki tum ailem burdaymis gibi bayram
temizligi yapip, koca bir tencere sarma sarisim vardi mesela,bir hafta ye ye bitirememeistik.
Kendi ic dunyamda kopan firtinalari dindirmek
icin; hersey onceden nasilsa simdi de oyle olmaliydi.
Bayram dedigin daha gelmeden once temizligi
baslardi, sonra dolmasi, tatlisi vs...
Butun rutinler yapildi, hatta oyle ki yeni
kiyafetlerimiz bile hazirdi kizimla!
Cunku benim gibi süslü biri icin bayram mutlaka
yeni bir kiyafetti, olmadi ayakkabi veya yeni bir canta, hic olmadi bir kupe😍
Ne jet-lag dinliyorum ne yol yorgunlugu...
Sonucta burda ilk bayramimiz, hem ozel olmali hem de dunyanin neresine gidersen
git bayram bayramdir diyorum.
Derken sabah oldu; esim kalkti vee ise
gitti!!!
Tabiki ise gitti cunku deyim yerindeyse burda 72
milletten insan var. Hepsinin dini bayramina gore tatil olsaydi, calismaya gun
kalmazdi sanirim.
Gitmeden aceleyle kapidan bayramlastik ama ben
evde yalniz kalmanin huznuyle biraz buruk kalakaldim.
Sonra olsun dedim, kizim var❤sarkilarla uyandirdim onu, yedirdim, giydirdim.
Saclarimizi yaptik, her zamanki hafif makyajim
da tamam✔
Basladik aramaya butun aileyi görüntülü.
Aradik, dakikalarca konustuk hepsiyle...
Eee sonra?
Bari muzik acayim oynasin kizim, hatta dur
bende ona eslik edeyim hem anne-kız etkinlik olur hemde ben zaten oynamayi
seviyorum dedim kalktim bi guzel...
Sonra saate baktim Turkiye’ de bayramin ilk
gunu bitmis aksam olmustu artik, bizdeyse henuz öğlendi!
Oynamaktan yorulduk, arayacak kimse de
kalmadi... Hatta Turkiye'deyken usenip mesaj dahi atmadigimiz tanidiklari bile
burdan dünyanın bir ucundan aramıştım🙈😁
Yavas yavas içim daralmaya başlamıştı!
Tebdili mekanda ferahlık vardır düşüncesiyle
dışarı çıkalım dedim, aldım kızımı ve bilin bakalım şıkır şıkır
bayramlıklarımızla nereye gittik?
Parkaaa!
Bildiğiniz park!
Bir Allah'ın kulunu tanımıyordum, 600 dairelik
binada hangi komsumun kapisini calabilirdim?
Parkta gördüğüm herkes sıradan giyinmişti,
çoğunda tayt /tişört.
Onların gözünün içine bakıyordum, göz göze
geldiğimizde konuşmak anlatmak istiyordum; "biliyo musunuz bugün bizim
bayramımız! Bir ay boyunca tutulan orucun bayramı!
Herkes bugün yeni kıyafetler giyer, birbirine
gider bayramlaşır... " ve daha neler neler demek istiyordum ama...
Yes/ no' dan başka bisey bilmemekten
boğazıma dizilen kelimeleri bir bir attım içime!
Suratım da enerjim de düşmüştü, sanki bir gün
önce herşey normalmiş gibi heyecanla bayram telaşında olan ben değilmişim
gibi!
Telefonuma baktim hicbirsey yok!
Hani hazir bayram mesajlari vardir ya; iste
ondan bile yok.
Ona bile raziydim, kimden gelirse gelsin…
Ilk o zaman isledi kanima yalnizligin,
hasretin acisi!
Boğazım düğüm, kalbim buruk çıktım parktan...
Dedim ki; betül farz et sen o çocukluğunda ki
şeker toplayan kız çocuğusun bu bayramda!
Farz etki topladın bütün şekerlerini ve bayram
harçlıklarını!
Nasıl koşarak bakkala gittiğini hatırla!
Al yine istediğin bütün abur cuburları!
Maksat kendimi gaza getrmekti ve ise yaradi, bi
heyecanlanmıştım😋, modumu düşürmek
hatta ilk gelen bir çok kişinin girdigi "homesickness" bunalımına girmeye hiiiç niyetim yoktu!
Hızlı hızlı gittim markete.
Kapıdan girdim.
Bir yazı karşıladı beni.
Okudum.
Bi daha okudum!
Saka miydi bu?
Hic boyle birseyi tahmin etmezdim.
Zaten dolmustum simdi bu da nerden cikmisti?
Tokat yemis gibi kaldım öylece...
Kucuk bir cami figuru ve 'Ramadan Kareem''
biraz daha ilerledim "Eid
Mubarak" yazıyordu...
Dünyanın bir ucunda ilk bayramımı ilk kutlayan bir marketti!
Trajikomik aslında, ama o an tek hissettiğim;
boğazımda dizilip içime attığım kelimelerin gözlerimi yakarak
doldurmasıydı...
Bardagi tasiran son damla karşımdaydı.
Bebek arabasında 2 yaşında bir kız çocuğuyla;
markette bir yazının karsısında; donup kalan, gozyaslarina hakim olamayan o
kadin!
İtiraf ediyorum o bendim!
8-9 yaslarinda bir bayram sabahi annemin izin
vermemesine ragmen ekmek almaya bayramliklarimla gidiyorum ve donuste elimde
ekmekle yururken kadinin biri balkondan bir kova pis suyu dokuyor tam ben
gecerken!
Elimde simsiki tuttugum ekmekte, bayramligim da
sirilsiklam.
Gunlerce onu giymenin hayaliyle uyudugum
bayramlik bu!
Dunya basima yikilmis gibi: Anneee diye aglaya
aglaya gidiyorum eve.
Iste o gun marketten eve ayni aciyla anne diye
diye yurudum ama tek farkla!
Eve geldigimde annem yoktu…
Homesickness ‘in dibini gordum diyebilirim.
Bir an sanki ezan okunuyormus gibi hissetmek,
sokakta gordugun insalari sevdiklerine benzetmek ve bos gordugun banklarda
ailenle oturdugunu hayal etmek…
Şimdi, bir seneyi geçti o günlerden... Saymadığım
kadar tanıdığım oldu burda, din/ dil/ irk ayrimi olmaksizin uzak/ yakın hemen
hemen her semtten.
Gecmiyormus ama insan alisiyormus herseye.
Senin gectigin yollardan gecmis, tecrubeli
insanlarla tanismak iyi geliyormus.
Kaldi ki tanistigim bir cok kisi yeni
geldigimi duyunca naif bir sekilde gulumseyerek yardimci olmaya calistilar.
Demem o ki; uzun lafın kısası, yüzyılın
klişesi "zaman herşeyin ilacı..."