31 Ağustos 2017 Perşembe

Kanada 'da ilk bayram

Kanada'ya geldikten tam iki hafta sonraydi bayram, ramazan bayrami...
Sanki tum ailem burdaymis gibi bayram temizligi yapip, koca bir tencere sarma sarisim vardi mesela,bir hafta ye ye bitirememeistik.
Kendi ic dunyamda kopan firtinalari dindirmek icin; hersey onceden nasilsa simdi de oyle olmaliydi.

Bayram dedigin daha gelmeden once temizligi baslardi, sonra dolmasi, tatlisi vs...
Butun rutinler yapildi, hatta oyle ki yeni kiyafetlerimiz bile hazirdi kizimla! 
Cunku benim gibi süslü biri icin bayram mutlaka yeni bir kiyafetti, olmadi ayakkabi veya yeni bir canta, hic olmadi bir kupe😍

Ne jet-lag dinliyorum ne yol yorgunlugu... Sonucta burda ilk bayramimiz, hem ozel olmali hem de dunyanin neresine gidersen git bayram bayramdir diyorum.
Derken sabah oldu; esim kalkti vee ise gitti!!!
Tabiki ise gitti cunku deyim yerindeyse burda 72 milletten insan var. Hepsinin dini bayramina gore tatil olsaydi, calismaya gun kalmazdi sanirim.
  
Gitmeden aceleyle kapidan bayramlastik ama ben evde yalniz kalmanin huznuyle biraz buruk kalakaldim.
Sonra olsun dedim, kizim varsarkilarla uyandirdim onu, yedirdim, giydirdim.
Saclarimizi yaptik, her zamanki hafif makyajim da tamam
Basladik aramaya butun aileyi görüntülü.
Aradik, dakikalarca konustuk hepsiyle... 
Eee  sonra? 

Bari muzik acayim oynasin kizim, hatta dur bende ona eslik edeyim hem anne-kız etkinlik olur hemde ben zaten oynamayi seviyorum dedim kalktim bi guzel...
Sonra saate baktim Turkiye’ de bayramin ilk gunu bitmis aksam olmustu artik, bizdeyse henuz öğlendi! 

Oynamaktan yorulduk, arayacak kimse de kalmadi... Hatta Turkiye'deyken usenip mesaj dahi atmadigimiz tanidiklari bile burdan dünyanın bir ucundan aramıştım🙈😁

Yavas yavas içim daralmaya başlamıştı! 
Tebdili mekanda ferahlık vardır düşüncesiyle dışarı çıkalım dedim, aldım kızımı ve bilin bakalım şıkır şıkır bayramlıklarımızla nereye gittik?
Parkaaa! 
Bildiğiniz park! 
Bir Allah'ın kulunu tanımıyordum, 600 dairelik binada hangi komsumun kapisini calabilirdim? 

Parkta gördüğüm herkes sıradan giyinmişti, çoğunda tayt /tişört.
Onların gözünün içine bakıyordum, göz göze geldiğimizde konuşmak anlatmak istiyordum; "biliyo musunuz bugün bizim bayramımız! Bir ay boyunca tutulan orucun bayramı!
Herkes bugün yeni kıyafetler giyer, birbirine gider bayramlaşır... " ve daha neler neler demek istiyordum ama...
Yes/ no' dan başka bisey bilmemekten boğazıma dizilen kelimeleri bir bir attım içime!

Suratım da enerjim de düşmüştü, sanki bir gün önce herşey normalmiş gibi heyecanla bayram telaşında olan ben değilmişim gibi! 

Telefonuma baktim hicbirsey yok!
Hani hazir bayram mesajlari vardir ya; iste ondan bile yok.
Ona bile raziydim, kimden gelirse gelsin…
Ilk o zaman isledi kanima yalnizligin, hasretin acisi!

Boğazım düğüm, kalbim buruk çıktım parktan... 
Dedim ki; betül farz et sen o çocukluğunda ki şeker toplayan kız çocuğusun bu bayramda! 
Farz etki topladın bütün şekerlerini ve bayram harçlıklarını!
Nasıl koşarak bakkala gittiğini hatırla! 
Al yine istediğin bütün abur cuburları! 
Maksat kendimi gaza getrmekti ve ise yaradi, bi heyecanlanmıştım😋, modumu düşürmek hatta ilk gelen bir çok kişinin girdigi "homesickness" bunalımına girmeye hiiiç niyetim yoktu! 


Hızlı hızlı gittim markete. 
Kapıdan girdim. 
Bir yazı karşıladı beni.
Okudum. 
Bi daha okudum! 
Saka miydi bu?
Hic boyle birseyi tahmin etmezdim.
Zaten dolmustum simdi bu da nerden cikmisti?

Tokat yemis gibi kaldım öylece... 

Kucuk bir cami figuru ve 'Ramadan Kareem''
biraz daha ilerledim "Eid Mubarak" yazıyordu...
Dünyanın bir ucunda ilk bayramımı ilk kutlayan bir marketti! 


Trajikomik aslında, ama o an tek hissettiğim; boğazımda dizilip içime attığım kelimelerin gözlerimi yakarak doldurmasıydı... 

Bardagi tasiran son damla karşımdaydı.

Bebek arabasında 2 yaşında bir kız çocuğuyla; markette bir yazının karsısında; donup kalan, gozyaslarina hakim olamayan o kadin!
İtiraf ediyorum o bendim!


8-9 yaslarinda bir bayram sabahi annemin izin vermemesine ragmen ekmek almaya bayramliklarimla gidiyorum ve donuste elimde ekmekle yururken kadinin biri balkondan bir kova pis suyu dokuyor tam ben gecerken!
Elimde simsiki tuttugum ekmekte, bayramligim da sirilsiklam.
Gunlerce onu giymenin hayaliyle uyudugum bayramlik bu!

Dunya basima yikilmis gibi: Anneee diye aglaya aglaya gidiyorum eve.
Iste o gun marketten eve ayni aciyla anne diye diye yurudum ama tek farkla!
Eve geldigimde annem yoktu…

Homesickness ‘in dibini gordum diyebilirim.
Bir an sanki ezan okunuyormus gibi hissetmek, sokakta gordugun insalari sevdiklerine benzetmek ve bos gordugun banklarda ailenle oturdugunu hayal etmek…



Şimdi, bir seneyi geçti o günlerden... Saymadığım kadar tanıdığım oldu burda, din/ dil/ irk ayrimi olmaksizin uzak/ yakın hemen hemen her semtten.
Gecmiyormus ama insan alisiyormus herseye.
Senin gectigin yollardan gecmis, tecrubeli insanlarla tanismak iyi geliyormus.
Kaldi ki tanistigim bir cok kisi yeni geldigimi duyunca naif bir sekilde gulumseyerek yardimci olmaya calistilar.

Demem o ki; uzun lafın kısası, yüzyılın klişesi "zaman herşeyin ilacı..."




7 Ağustos 2017 Pazartesi

Yabancilar mi soguktur ?


     Tabi canim turkler sicakkanlidir, samimidir, guleryuzludur; ama yabancilar oyle mi? Soguk buz gibi ruhsuzlar, hatta yolda dussen donup bakmazlar!
Evet! Yolda dussen basinda birikip  seni bogmazlar, yardim cagirilacak bir durum varsa ve yardim etmelerini istersen eger yardimci olmaya calisirlar. Onun disinda basinda durup vah vah \ tuh tuh yapip olayi daha da dramatikleştirerek bakmazlar sana.
     
Bu olaya birebir sahit oldugum icin ornek verdim. Yolda dusmus bir adam: yaninda bir iki kisi telefon konusmalarindan anladigim kadariyla yardim cagirdiklari ve hepsi bu. Ozellikle durup izlemistim onlari, ben sok!
Toronto’nun en unlu, en merkezi caddelerinden Bloor uzerinde hem de, yoldan gecen gidenin haddi hesabi yok ancak hic kimse gereksiz kalabalik etmiyor, soru sormuyor, durup izlemiyor. (bizden baska tabi :)) Ve 5 dakika kadar sonra ambulans gelip yarali adama gerekli mudaheleyi yapiyor. Bu arada tahmin edersiniz ki saglik personelleri geldikten sonra adamin yaninda duran, yardim cagiran kisiler yollarina devam ediyor. Ancak biz hala orda... :D.
     Bence bizi yillarca kandirmislar. Bir yili geckin bir suredir Toronto’da yasiyorum. Esim cok yogun bir sekilde calistigindan dolayi 3 yasindaki kizimla birlikte her gun yalniz basimiza disari cikiyoruz. Ustelik henuz okula gidemedigimden sifir ingilizce ile. Ancak bugune kadar ne dalga gecildim, ne utandirildim, ne ayiplandim ne de dolandirildim! Tam aksine herhangi bir sorun oldugunda sabirla, guleryuzle yardimci oldular hep.
     Ornegin ilk market deneyimimde; marketten cikmadan alisveris sepetimi nereye koyacagimi bilemedigimden bir kenara birakmam ile birlikte, personelin bana biseyer soylemesi bir oldu. Eyvah dedim betul, dakika bir gol bir. Anlamis gibi gulumsedim, arkami dondum ama yok kadin vazgecmeyerek israrla konusuyor. Son olarak kadin kalk sen kasayi birak yanima dogru gel. O gelirken bende ne fırtınalar.. Kesin kizicak sepeti oraya koymamam gerektigini soylemisti, bunu anlamistim ama nereye koyacagim hakkinda  gram bisey anlamamistim.
Tek bildigim bu ulkede kurallarin cok onemli oldugu ve herkesin dikkat ettigiydi. O anda icimden kendime nasil saydiriyorum anlatamam; ne gerek vardi sanki dunyalari alicaksin, seninkisi anca is olsun,  hatta onceden sepet mi vardilara kadar gittim artik. :) Derken kadin karsimda, ancak o da ne? Gayet guleryuzle sepeti tutarak birakmam gereken yeri eliyle gosterdi. Ben ozrumu ifade etmeye calisirken daha (sanirim yabanci oldugumu anlamisti) lafimi bolerek meshuur cumleleriyle beni tanistirdi: It’s ok. No problem. Hemde gulumseyerek, hemde trip falan yapmadan! Ben yine sok tabi bunye alisik degil ki… o kadar isini biraktin, kalktin geldin be ablam azicik surat assaydin en azindan.

     Yine ilk geligimiz zamanlarin birinde esimle birlikte buranin en meshur cafeler zinciri olan tim horton’s ta bir kahve icmistik, o kahveyi cok sevmistim. Bir gun kizimla parktan donuyoruz herkesin elinde kahve goruyorum; dedim bende alayim bari suru psikolojisiyle.  Ismi aklimda, cumle olarakta baktim sozlukten ezberledim, girdim siraya.  Icimden tekrarlayip dururken sira bana gedi. Ama bana da kal! geldi. Tik yok! Aklima hicbisey gelmiyor. Utancla gulumsedim sadece karsimdakine. Inanin o an adimi sorsa soyleyemezdim. Siparisi alacak kiz gayet rahat karsimda gulumsuyor, deli mi ne? Bir an aceleyle ordan cikmayi dusundum ama bu kiz pesimden gelir vallahi, illa yardimci olucam diye tutturur.  Tek dusundugum arkamda sirada olan insanlari beklettigimdi. Yavastan baktim arkama kimse bana bakmiyordu, kimse bekledigi icin oflamiyordu hatta beklediklerinin bile farkinda degillerdi sanki. Bunlarin hepsi mi deliydi?  O an aklima geldi ve bir cirpida soyledim, ama beni duymamisti. En kotusu bidaha tekrarlamami istedi. Bi gayret tekrarladim, artik ne verse alicam, zikkim olsa icicem zaten yeterki cikayim.  Baktim kız benden mutlu oldu eliyle isaret etti CAK yaptik, ilk once dalga gecti sandim ama yok gayet samimiydi.
     Son olarak sunu soylemem gerekirse 22. Kata oturuyoruz ve hergun asansorde bir cok kisiyle karsilasiyouz. Hemen hemen her defasinda farkli kisilerle  karsilasmamiza ragmen asansore binenlerin cogu selam veriyor yada gulumsuyor. Ayni durum sokakta da yasaniyor. Goz goze geldiginizde en azindan bir gulumseme ile karsilasiyorsunuz.
     Simdi dusunuyorum da; sicakkanli olan biz turkler neden ayni binada oturdugumuz komsumuza ya da ayni isyerinde calistigimiz arkadaslarimiza bile; bir selam vermiyoruz? Hic digerlerine ornek vermeye gerek yok, bu sorunun cevabi hepsini katlar zira! Hepinize yabancilar gibi soguk/ ruhsuz gunler diliyorum…